Akdeniz Anemisi (Talasemi)

Akdeniz Anemisi (Talasemi) genetik geçişli bir kan hastalığıdır. Talasemi hastalarında hemoglobinin üretimi ya yetersizdir ya da yapısı bozuktur. Bu da kansızlığa (anemiye) ve zamanla organ hasarına neden olabilir.

Bir kişi Talasemi taşıyıcısıysa, bu hastalıkla ilgili genlerden yalnızca birini kusurlu taşır. Taşıyıcılar genelde sağlıklıdır ve hafif kansızlık dışında belirti göstermezler. Ancak iki taşıyıcının çocuk sahibi olması durumunda, çocukta hastalığın ağır formu ortaya çıkabilir.

HBA1, HBA2 ve HBB genetik testleri ile hangi genlerde mutasyon olduğunu doğrudan saptamak mümkündür. Genetik testler, tanı veya evlilik öncesi taşıyıcılık taramalarında kullanılabilir.

Çölyak Genetik Analizi

Çölyak hastalığı, genetik ve çevresel faktörlerin birlikte etkili olduğu bir otoimmün hastalıktır. Hastaların büyük çoğunluğunda HLA-DQ2.5, HLA-DQ2.2 veya HLA-DQ8 genetik varyantları bulunur.

Bu genetik yatkınlığın saptanması, özellikle belirsiz biyopsi veya kan testleri olan vakalarda, tanı konulamayan sindirim sorunlarında ve çölyak hastalarının birinci derece akrabalarında kritik öneme sahiptir.

Fenilketonüri Hastalığı

Fenilketonüri, fenilalanin hidroksilaz (PAH) enzim eksikliğinden kaynaklanan nadir görülen kalıtsal bir metabolizma bozukluğudur. Vücut, proteinli gıdalarda bulunan fenilalanin amino asidini parçalayamaz. Bu durum hastalarda zihinsel engele ve diğer ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Hastalığın ortaya çıkması için hem anneden hem de babadan mutasyonlu genin aktarılması gerekmektedir. Her iki ebeveyn de taşıyıcı olduğunda, çocuğun fenilketonüri hastası olma ihtimali %25’tir.

Fenilketonüri hastalığı riskini azaltmak için, evlilik öncesinde veya gebelik planlamadan önce PAH geni analizleri yaptırılarak taşıyıcılık durumu öğrenilebilir.

Kanserde Genetik Yatkınlık

Tüm kanserlerin ortalama %10 kadarı, aileden genetik aktarım yolu (kalıtım) ile geçebilmektedir.

Genetik analizlerin sonucuna göre:
•⁠ ⁠Hastalarda tedavi planlamasına katkı sağlanabilir.
•⁠ ⁠Tanı almamış bireylerde ise daha sıkı doktor takibi, önleyici cerrahi müdahale, yaşam tarzı değişikliği gibi kişiye özgü düzenlemeler yapılabilir.

Kalıtsal kanser yatkınlığının saptanması, sadece hastalar için değil risk altında olabilecek aile üyeleri için de önemlidir.

HLA DQ2.5,HLA DQ2.2,HLA DQ8 Genetik Analizler

Gaz, karın ağrısı, hazımsızlık, kabızlık Çölyak Hastalığı belirtileri olabilir.

HLA DQ2.5, HLA DQ2.2 ve HLA DQ8 genetik analizleri, Çölyak Hastalığı riskine dair bilgi sunabilir.

Lösemide Erken ve Doğru Tanı

Lösemide erken ve doğru tanı, hayati öneme sahiptir.

Erken tanı ile tedaviye vakit kaybetmeden başlanması, hem tedavi başarısını artırır hem de hastanın yaşam kalitesini yükseltir.

Doğru tanı ise löseminin alt tipinin belirlenebilmesini sağlar. Moleküler genetik testlerle koyulacak doğru tanı sayesinde, hastaya özel ve hedefe yönelik tedavi planları oluşturulabilir.

 

Vanadis NIPT: Kromozom Bozukluklarını Test Eder

VANADIS NIPT, gebeliğin 10. haftasının tamamlanmasından itibaren istenebilen girişimsel olmayan prenatal tarama testidir. Anne kanından cf-DNA analizi ile Trizomi 21 (Down Sendromu), Trizomi 18 (Edwards Sendromu) ve Trizomi 13 (Patau Sendromu) açısından tarama yapar. Tam otomatize robotik sistemi ve yüksek hassasiyeti sayesinde güvenli bir tarama testi sunar.

 

Kardiyovasküler Hastalıklarda Aile Öyküsü

Kardiyovasküler hastalıklarda aile öyküsü ve genetik yatkınlık önemli risk faktörlerindendir.

Genetik riskini bilen kişiler, yaşam tarzlarında değişiklik yapabilir, koruyucu önlemler alabilir.

Genetik Faktörlerin Kanser Gelişimindeki Rolü

Genetik faktörler kanser gelişiminde önemli rol oynar. Kalıtsal mutasyon varlığını bilmek, kanser riskinizi öğrenmede ve önlem almada değerli bilgiler sunabilir.

Kalıtsal Kanser Paneli, birçok kanser tipi ile ilişkilendirilmiş 59’un üzerinde genin analizini yapar.

İnsan Papilloma Virusu – HPV

HPV (insan papilloma virusu), rahim ağzı kanseri dışında baş-boyun, vajina, vulva, penis, anüs ve rektum kanserleri ile de ilişkilendirilmektedir.
HPV enfeksiyonu cinsel yolla bulaşan en yaygın ajandır ve nüfusun yaklaşık % 80-90’ı yaşamı boyunca en az bir kere bir HPV türü ile enfekte olur.

HPV enfeksiyonlarının %70-90’ı herhangi bir şikayete neden olmaz ve 1-2 yılda kendiliğinden iyileşir ya da az bir kısmı siğil şeklinde bulgu verebilir.
Yaklaşık 40 HPV türü genital bölgeyi enfekte eder ve bunlardan 15 tanesi rahim ağzı kanseri için yüksek risklidir.